That Girl
- ekinbasbuga
- 16 Haz 2023
- 2 dakikada okunur

Evde bomboş bir günümdeysem kahvaltımı özenle hazırlamaya çalışıyorum. Kahvaltı çünkü nihayetinde. Hazırlarken bir müzik açarsın. Evdeki malzemelerle restoran şıklığında ve lezzetinde bir tabak hazırlarsın. En favori dizilerden birini açıp keyifle kahvaltını yaparsın. Sonrasında da güzel bir kahve seansı olur. Severim bu rutini, dediğim gibi eğer sakin bir günse ve evde yalnızsam. Fakaaat... Ne oldu sonra? Sosyal medya geldi, "Hocam napıyosun ya ekmeği bandıra bandıra yumurta mı yiyeceksin... Utan utan.. Kadınsın sen... İstersen köy yoğurdu falan da sür bazlamaya yani zaten senin utanman kalmamış ki..." minvalinde sözler söylemeye başladı biz not that girllere. Ne yapayım o zaman siz ne yiyorsunuz ki diye bizlerin bir türlü olamadığı that girl ablalarımızın beslenme düzenini incelemeye başladım. Tarifler denendi, tadımlar yapıldı. Beğendim nihayetinde. Ben yulaf seviyorum, meyve seviyorum. Süper dedim bunu yapabilirim. Sağlığım için de çok iyi. Ama böyle bir şey oldu kahvaltılarım... Böyle bir yavan oldu ya. Kuru ekmek peynir gibi oldu. Benim ritüellerim var çünkü. Zeytinyağını falan şimdi napim ben yulafa mı dökeyim. Pulbiber ne olacak? Çay içmem lazım yulafla çay hiç gitmiyor. Birini kötülemiyorum katiyen. De neden biz kahvaltı yapma şeklimizi böyle kökten değiştirdik onu anlamadım. Hani eskiden ekmek falan yenmezdi "dikkat ediyoruz bu ara ehe" falan derdik, ne oldu bir anda? Türk mutfağını da Türk kahvaltılarını da çok seviyorum. Beni mutlu ediyor. Peki asıl soru şu, that girl ablalarımız yulaf lapalarıyla çok mu mutlu? Bir sucuklu yumurta olsa ahh falan olmuyorlar mı? İnsanın kendine iyi bakması, iyi baktığını düşünmesi genel anlamda mutlu ediyor olmalı. Tadı da fena değil dediğim gibi. Fakat ne var biliyor musunuz? Çok bireysel. İlk denemelerimde ben yiyeyim e onlar da bakmasın bi zahmet diye tarifleri aile boyu hazırladım. Herkese benden birer bowl... Yani yedik bitti ee şimdi ne var falan oldu zaten masada boş 3 tane kase. Beğendiler tamam. Sonra anladım. Yavanlığı tadından değilmiş arkadaşlar. Yalnızlığındanmış. Bilemiyorum Altan. Çok sevdiğim Dr. Özge Orbay (kendisi bir psikolog) bir konuşmasında tamamlanmamış işlerden bahsetmişti zannediyorum Gestalt terapi ekolünün kazandırdığı bir kavrammış, çok da açıklamayayım yanlış bilgi vermek istemem. İnsanları sürekli boklamanın bunlarla bir ilgisi olabilir demişti. Ona buna sallamaya bayılmakla beraber kendime ilişkin sürekli gelişim ve değişim içerisinde olma çabasındayım. Her sabah yulaf yemek istemiyorum, that girl ablalarımıza saygı duyuyorum ve kaynamış yumurtamı artık soymam gerektiği için bu yazıyı burada noktalıyorum. Bazen böyle işte. Sevgiler.


Yorumlar